YitenCANlar

Orhan Kürücü

Orhan Kürücü

Doğum tarihi: 

Vefat tarihi: 

Vefat sebebi: 

Mesleği:

03.02.1975

14.07.2017

Öğretmen

Sürgünde Vefat

yiten canlar

Ben Harbiye’yi seçtim, ‘Orhan baba’ ise öğretmenliği

Burhan Kürücü

(Kardeşi, Yüzbaşı)

     Anadolu’nun güzel bir köyünde beş kardeş olarak şu dünyayı selamladık. Babam rahmetliyi çocuk yasta kaybetmiştik. Baba sevgisi ve şefkati anamdan bize geçmiş. Bu nedenle babasız büyümenin ve babasızlığın oluşturduğu boşluk hep vardı.

     Bu boşluktan olsa gerek, rahmetli biraderim Orhan’la, birbirimize “Baba” diye hitap ederdik. Güzelim Anadolu’nun yoksul bir köyünde, mutlu bir ailenin fertleri olarak, kıt imkânlarla ve köyün dar hasat gelirleriyle anam bizi okuttu.

     Daha ilkokul yıllarında yollarımız ayrılmıştı. Eğitim hayatimiz yatılı okullarda geçti. Çaresizlik ve zorlu hayatin gerçek yüzü ile daha ilkokul yıllarında tanışmıştık.
     Ya hasat mevsimindeki yaz tatillerinde ya da bayram tatillerinde anamın sıcak sinesinde, mütevazı sofralarında buluşabiliyorduk.

     Dertleşip hem dem oluyorduk.

     Kardeşim ‘Orhan Baba’nın üniversiteye giriş puanı birçok tıp fakültesi ve mühendislikle- re gitmesine yetiyordu. Ama o, öğretmenliği seçmişti. ODTÜ’yü bitirmiş, öğretmen olmuştu.

     Ben ise harbiye yolunu seçmiştim.

     Asker ocağında adaletin temsilcisi, mağdurların sesi olacaktım. Jandarma Genel Komutanlığı’nda Subay olarak görev aldım.

     Orhan baba TÜBİTAK’tan görev teklifi almasına rağmen, eğitim gönüllüsü olarak öğret- menliğe baş koydu. İlk tayin yeri, Endonezya’ya gitti. Ben ise Harbiyeli bir subay olarak, ilk maaşımı Orhan’a yol ve bilet masrafı olarak verecektim.

     ODTÜ mezunu ve gönüllü olarak seçip gittiği ülkede düzenli bir maaşı, konforlu hayatı yoktu, ama çok mutluydu.

     Yıllar yılı bizler artık o sıcak sobanın etrafında ve annemin sımsıcak kanatlarının altında buluşamaz olmuştuk. Çünkü Orhan, Endonezya’dan Okyanus aşmış Avustralya’ya gitmişti. Değerli eşi Nesrin tedavisi için (bir çocuk edinme) kıta ülkesini seçmişlerdi.

     Dualarla kapı zorlanmış Mevlâ da İhsan Alperen’i onlara bahşetmişti. Ama bu sevinç, yine Hüda’nın takdiridir ki çok uzun sürmedi. Yıllar sonra Orhan amansız bir hastalığın pençesine düştü. Kaderin cilvesine bakın ki Alperen de babası gibi babasız büyüyecekti. 

 

BİZ AVUSTRALYA’DAYKEN PLANLI DARBE’NİN SENARYOSU YAZILIYORDU

 

     Biz Avustralya’dayken, Türkiye’de 15 Temmuz Planlı Darbe senaryosu yazılıyordu. Olaylar sonrası, rahmetli Orhan biraderimden izin isteyerek ailecek ülkeye dönüş kararı aldık.

     Vardığımızda sürprizler karşıladı bizi.

     Görev yerim Jandarma Genel Komutanlığı’nın Beştepe binası koridorlarında polis ve savcı, sorgusuz bir şekilde rütbeli meslektaşlarımı derdest ediyordu. Üst kısımları çıplak, “terörist” muamelesiyle gözaltlarına alınıyor, işkenceler yapılıyordu. Bu durum benim ve birçok arkadaşımın yüreğini incitiyordu. Bizim, yıllar yılı kimselere bir zararımız dokunmamıştı. Aksine devletin kalem kâğıdını kullanırken bile itinalıydık. Görevi layıkıyla yapma, bir karıncayı dahi incitmeme terbiyesini baba ocağında almıştık. Karanlık kurgu sonrası, ülkenin paha biçilmez insan kaynağı, daha önce hazırlanan listeler ve KHK’larla heder ediliyordu.

     Eşimle beraber, meslek hayatımız boyunca Anadolu’nun en garip ücra köselerinde çalışmış, muhtaç insanımıza gönlümüzü açmış, yardımlarına koşmuştuk.

     Ben bir asker, eşim bir öğretmen olarak güzel hatıralar bırakmıştık, yolumuzun düştüğü her yere. Biz kaotik bir ortamda, Orhan da Avusturalya’da tedavisine devam ediyordu.

     Yaşanan mezalimdendir ki Orhan’ın tedavisi istendiği şekilde gitmiyordu. Amansız hastalık kardeşimi esir almıştı. Bu sebeple, acilen Avustralya’ya dönmem gerekiyordu. Avustralya’ya dönüş zordu, ama döndük. Orhan’ı yürüyemez konuşamaz bulduk.

     Bir cuma sabahı, helallik için iki arkadaşını bekledi. Geldiler, helallik aldı, ruhunu Rahman’a teslim etti. Onu bu özgür topraklarda, Melbourne’nin Fawkner Müslüman Mezarlığı’nda ebede uğurladık. Eşimle, başta İhsan Alperen olmak üzere bu sürecin tüm gönlü kırıkları ve yetimlerinin yanında olmaya ahdimiz var.

     Avustralya’ya dönüşün akabinde, hakkımda açılan saçma sapan bir davayla müebbetle yargılanır olmuştum. Birlikte vermiş olduğumuz kararın yerinde olduğunu, rahmetlinin bizi bu durumu görerek adeta çağırdığına inancımız tam. Eski görevlerimize kavuşur muyuz?

     Bilmem; ama muhacir olarak, kardeşim ‘ Orhan Baba’nın mezarının olduğu Melbourne’dayız, artık Avustralyalıyız.

     Gasp edilen haklara gelince, bir gün kavuşuruz bilaşüphe. Hesap burada değilse, kalır Büyük Mahkemeye…

yiten canlar

Solverwp- WordPress Theme and Plugin