Melek Çetinkaya
(Aktivist)
15 Temmuz 2016 günü 350’ye yakın Hava Harp Okulu öğrencisini terör saldırısı bahanesiyle Yalova kamp yerinden İstanbul’a yola çıkarmışlardı. 9 otobüs ve 1 helikopter dolusu askeri öğrenci, bilinçli bir şekilde darbeye karıştırılmak istenmişti. Her birinde G3 ve 40 mermi olmasına rağmen hiç kimseye silah doğrultmayan, ateş etmeyen bu askeri öğrencilerin hepsine müebbet ceza verildi. Mesela; Yusuf KURT’un da aralarında bulunduğu 60 öğrenci FSM Köprüsü’ne götürülmüştü. İlk yargılama bu yüzden FSM dosyası adı altında yapılmıştı. 3 müebbetle yargılanıyor-ardı. 8 ay sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar.
Yusuf, tahliye olduktan kısa bir süre sonra
kemik kanseri olduğunu
öğrendi ve hastaneye
yattı. Bel kemiğinde olan
tümörler alınmıştı, artık daha iyiydi. İTÜ’de mühendislik okumaya başlamıştı. Kış tatili sonrası başlamasına rağmen, büyük bir başarıyla 4. sınıfa geçmeye hak kazanmıştı. Biz Yusuf’la Twitterdan tanışmıştık. Yusuf, İstanbul’da okula başladığında maddi sıkıntıya girmişti ve “Burs vermek isteyen biri var mı?” diye tweet atmıştı. O zaman benim de yanımda bir miktar vardı, gönderdim ve devam ettirdim. O, üçüncü ay gönderdiğimde “Melek Teyze artık bana para gönderme, ihtiyacım kalmadı” demişti ama ben yine de göndermiştim. Onun gurur yaparak para istemediğini düşünmüştüm. Bu arada 4. sınıfın stajı için bir işe girmişti. Stajdan ilk avansını alır almaz “Melek Teyze seni yemeğe götürmek istiyorum” diye beni aramıştı. Yusuf’la tanışmamız böyle olmuştu.
Yusuf ve arkadaşları tutuksuz yargılanırken müebbet cezaları onaylandı. Onaylanınca, üzüntüden, Yusuf’un kemik kanseri nüksetti. Boynunda ortaya çıkan tümör bütün vücuduna yayılmaya başladı. Cezası onaylandığı için avukatı Meliha Hanım, infaz hakimliği ile görüştü ve hapis cezası ertelendi. Tedavisi için GATA’ya yattı. Hastaneye yatışı doğum gününe denk gelmişti. Bir pasta alarak ona sürpriz yapmıştım.
HASTA YATAĞINDA TUTSAK ARKADAŞLARINA SÜREKLİ MEKTUP YAZARDI
Yusuf günden güne erimeye başladı. Yatalak oldu. Bacaklarını, ellerini kullanamadı. Buna rağmen bilgisayar tuşlarına zorla, tek tek basarak içerideki arkadaşlarına mektup yazmayı ihmal etmedi. Onlara sürekli moral, motivasyon vermeye çalışıyordu. Arkadaşları da tabii ki Yusuf’u yalnız bırakmıyorlardı. Hatta cenazesini defnettiğimiz günden sonraki günde bile cezaevindeki arkadaşlarından Yusuf’a moral motivasyon mektupları gelmişti. Yusuf çok tatlı, sevecen, iyilik dolu bir çocuktu. Hastalığı, müebbet kararı verildikten sonra çok hızlı ilerledi. Telefonla konuştuğumuzda bile inleme sesleri geliyordu. Acısının dayanılmaz olduğu anlaşılıyordu. Yusuf hastalığını da vefat edeceğini de biliyordu. Bir vasiyet mektubu bırakmıştı. “Ben öldükten sonra kabrime laf olsun diye gelmeyin. Gelin, oturun, benimle sohbet edin. Mezarımı çiçeksiz bırakmayın.” diye yazıyordu. Murat ve Ragıp’ın vefatından sonra Yusuf’un da bizi bırakıp gitmesi bizleri mahvetmişti. Murat ve Ragıp’a da çok üzülüyordum ama onları hiç tanımamıştım. Sadece resimlerinden biliyordum. Onu hâlâ çok özlüyorum.
Hastalığı zamanında, araya pandemi girmesine rağmen yine de ziyaretine gider, uzağında oturarak onunla sohbet ederdim. “Abla sadece sen gir odaya n’olursun, başka kimse girmesin, hem kendini hem beni tehlikeye atma.” derdi. Eskişehir’de hastanedeydi. Yine son kez görme umuduyla gitmiştim ama doktor izin vermedi. Görüntülü konuşmamızda da çok kötü olduğunu konuşamayacağını söylemişti. Ondan sonra da 20 Kasım 2020’de vefat haberi geldi. Çektiği acı çok ağırdı. Yusuf’umuz, Murat ve Ragıp’ın yanına uçtu gitti.
Yusuf’un bir sevdiği vardı. Başka bir şehirde çalışıyordu. Yusuf’un vefatından sonra görüştüğümüzde çok ağlıyordu. Cenazeye yetişmesinin çok zor olduğunu söylüyordu. Başka şehirlerden aktarmalarla biletlerini ayarladık. Yusuf’un Harbiyeli arkadaşlarının yardımıyla cenazeye yetişti. Cenaze töreni yapılacağı alana önden Yusuf’u taşıyan cenaze aracı, arkasından ise Meryem’i taşıyan araç giriş yapmıştı. Gelin arabalarında yan yana oturacakları günü beklerken onlar iki farklı araçta ebedi hayata kadar ayrılıyorlardı. O gün kelimelerin tükendiği gündü.