Kemal Gülen
(Yeğeni)
Salih amcam Korucuk köyünde doğdu. Çocukluğu Korucuk ve Alvar’da geçti. Ayrıca rahmetli dedem (Ramiz Hoca) çalışmak veya imamlık görevi yapmak için gittiği farklı köylere arkadaş olarak oğlunu da götürdü. 1960’lı yıllarda ailecek Erzurum’a göçtüler.
Köyün zorluklarından kurtuldular ama şehrin cazibesine de kapılıp kaybolup gitmediler. Aile terbiyesinin çatısı altında çok genç yaşlarında kendini matbaacılık sektörüne adadı. Başta Erzurum ve İstanbul olmak üzere çok kıymetli ustaların yanında kendisini geliştir- di. Çırak olarak girdiği sektörde vefatına kadar hizmet verdi ve en iyi ustalar arasına girdi.
Öyle çok büyük ihalelerle, devleti haraca bağlayarak veya insanların ekstra lütuflarına bağlı olarak büyümedi, kendi bileğinin gücü, sanatı ve ticari zekasıyla kendi matbaasını açtı ve büyüdü. Büyümekten maksat ömrünün sonunda ancak orta halli bir esnaf olabilmişti. Benim güzel amcam hayatı boyunca evine, ailesine ve akrabalarına sahip çıkan mütevazı bir hayat sürerek Gülen ailesini en iyi temsil eden insanlardan biriydi.
1980 öncesinde Erzurum’daki Hizmet gönüllüleriyle beraber öğrenci evleri, yurtlar-yuvalar açtılar ve sonraki dönemlerdi kolej ve hastane ile taçlandırdılar bu faaliyetlerini. Sadece Erzurum’la kalmadı bu hizmetleri. Doğu Anadolu’da gezmedikleri şehir ve ilçe, gitmedikleri köy-mezra kalmadı. Eğitim fırsatı bulamamış genç beyinleri tespit edip onlara burs vererek okulla ve üniversiteyle tanıştırdılar. Kendi bütçelerinin yetmediği yerde farklı yollarla halka başvurdular ve vakıf ve dernekler aracılığıyla Türkiye’nin aydınlık geleceğine yardım etmeye devam ettiler. Mesela Kurban dönemlerini hatırlıyorum, arkadaşlarıyla beraber kapı kapı dolaşır, öğrenci hizmetlerine gelir olsun diye et ve kurban derisi toplarlardı. Beni de çocuk yaşımda deri toplamaya teşvik eden oydu. Ayrıca bölgenin kanaat önderleriyle görüşüp onların medrese eğitimlerine, cami, aşevi gibi hizmetlerine de omuz verdiler. Daha o günlerden cemaatler arasında kardeşlik köprülerini inşaa ettiler.
Hocaefendinin kardeşiydi ve diğer kardeşleri gibi o da bundan çok memnundu ve bu vasfa layık olmaya çalışırken çok fedakârlık yapmak zorundaydı. Bu fedakarlığı yapar ve hiç söylenmezdi. Hizmetin karar mekanizmasında değildi ama mehib bir duruşu vardı, ağır ve vakur haliyle dostlarının güvenin kazanmış ve özel bir saygıyı hakketmişti.
Salih amcamda celali tecelliler daha baskındı. Kaşları biraz düşük yüzünde genelde bir hüzün vardı. İlk görenler onu kızgın zannedenlerdi, ama o kızgınlığından daha ziyade milletin hali pür melali karşısında devamlı efkarlıydı. Arif bir insandı, duyguları çok engin ve anlayışlıydı. Hizmet kurumlarındaki ciddiyete çok önem verir, laubalilikten hiç hoşlanmazdı. Dobraydı sözünü sakınmaz bir hakikati anlatmak için bazen çok sert çıkışlar yaptığı da olurdu. ibadetlerinde çok titiz ve rahmetli Refia hanımdan kalan Kur’an okuma mirasına sahip çıkanlardandı.
Ömrünün son yirmi yılını kanser hastalığıyla mücadelede geçti. Kan kanseri ve lenf kanseri ile mücadele etti. Aylarca Ankara, Erzurum ve İstanbul’da hastaneler koridorla- rında vakit geçirdi. Ailesiyle beraber bu zorlu günleri geçirirken evlerini terk ettiler ya hastane odalarında veya hastaneye yakın bir kiralık evde ömür tükettiler. 17-25 Aralık günlerinde gaybubet hayatına başladılar. O günlerde kanser tedavisi görüyordu. Evini ve matbaasını bastılar, çalışanlarını tutukladılar kendisi hakkında yakalama kararı çıkarttılar.
Aslında 1980 darbesi sonrasında tutuklanan 30 kişilik hizmet abilerinin arasında (M. A. Şengül hocam ve Mesih amcamla beraber) o da vardı. Tam bir ay gözaltında kaldılar, işkenceye maruz kaldılar, mürteci olarak yaftalandılar ama hizmetlerinden geri dönmediler.
Gaybubet günlerinde yeterince tedavi göremedi, doktor bulamadı, testlerini yaptı- ramadı, ilaçlarını alamadı ve göz göre göre ölüme sürüklendi. 2017 yılının soğuk bir Mart gecesinde evinden, işyerinden, akrabalarında, hatta ailesinden bile uzakta, kullara kapalı Al- lah’a açık, bilinmez bir evden ruhunun ufkuna yürüdü. Naaşını birkaç tanıdığı gizlice götürüp şehrin bir yerine defnettiler. Hocaefendi ertesi gün arkasında birkaç arkadaşıyla en son beş sene önce gördüğü kardeşi Salih Gülen’in (benim can amcamın) gıyabi cenaze namazını kıldırırken gözyaşlarına boğuldu.
O bir dönem şehidiydi ve inşallah şehitlerle beraber haşrolacağına inanıyorum. Mekanı cennet olsun. Allah geride kalanlara sabır ve metanet versin.