YitenCANlar

Adsız tasarım (3)
ömer faruk gergerlioğlu

Ömer Faruk Gergerlioğlu

yiten canlar

20. Yüzyılda Almanya’da Yahudi olmak neyse, 21. Yüzyılda Türkiye’de KHK’lı olmak odur

Ömer Faruk Gergerlioğlu

(HDP Milletvekili)

     Türkiye OHAL döneminde anayasanın ayaklar altına alındığı, hukukun rafa kaldırıldığı bir dönemi yaşadı ve bu dönem giderek ağırlaşarak devam ediyor. Anayasal ilkelerin tek adam yönetimi tarafından çiğnenmesi sonrası yoğun bir şekilde insan hakları ihlalleri oluşuyor. Yaşam hakkı ihlali, ifade özgürlüğü ihlali, din ve vicdan özgürlüğü ihlali çalışma hakkı ihlali başta olmak üzere yüz binlerce insan vatandaşlıktan hatta hayattan koparılmakta. Ülkede yaşam gittikçe cehenneme dönmekte ve nitelikli on binlerce insanımız ülkeyi akın akın terk etmekte. OHAL ilanını fırsat bilen Erdoğan iktidarı anayasayı çiğneyen KHK’lar ile yüz binlerce kişiyi sadece kamu görevinden ihraç etmekle kalmadı, özel sektörde çalışmalarının önüne geçti, İş-Kur kurslarına kaydolmalarını önledi, bankalarda hesap açma ve kredi kartı almalarını bile engelledi.

     Aç susuz kalan yüz binlerce insanın sosyal yardım alması bile nefret duyguları ile engellendi. Çaresiz kalan insanların yurt dışına çıkışları anayasal seyahat hürriyetleri bile iptal edildi. Hukuk ortadan kalkınca polis devleti oluştu ve hatta bu evreyi de geçerek mafya devletine dönüşmeye başlandı. Adı uyuşturucu kaçakçıları ve mafya patronları ile anılan bakanlar, alenen yolsuzluk yaptığı halde yargılanmayan yetkililer, hazineyi de yağma ve talan ederek ülkeyi insan hakları politikaları açısından iflastan sonra ekonomik iflasın da eşiğine getirdiler. İnsan hakları ihlallerine duyarsız kalan toplumun büyük bir kesimi şu anda ekonomik felaket ile karşı karşıya kalmaktan dolayı büyük bir şaşkınlık yaşıyor. Bu şaşkınlığı yaşayanlar yargısız infazlara, sebepsiz ihraçlara ve hukuksuz cezalara kayıtsız kalmıştı.

     Hukuksuzluğun en önemli neticesi yaşam hakkı ihlalleri ile kendisini gösterdi. Zorla kaçırılan, kaybedilen, yüzlerce insan oldu ve bunların bir kısmı aylarca gizli kamusal sorgu- lama merkezlerinde tutuldu. Ağır işkencelere maruz kaldılar. Kimisi aylar sonra ya emniyet müdürlüklerinde ya da cezaevlerinde aniden ortaya çıktılar. Bu ortaya çıkış bu suçların failinin kim olduğunu apaçık gösteriyordu.

     Zabit Kişi isimli eski bir öğretmen ve onlarca kişi hakkında verdiğimiz işkence soru önergeleri, araştırma önergeleri, Meclis araştırma istekleri bizzat Meclis Başkanlığı ve Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu tarafından görmezden gelindi. Yusuf Bilge Tunç onlardan birisiydi ve 3 yıla yakındır ne ölüsü ne dirisi mevcut! 90’lı yıllara geriye doğru dönen Türkiye’den en vahim hak ihlallerinden sadece birkaç örnek sunduk!

     Cezaevlerinde ağır bir tecrit uygulaması artarak devam etmektedir. Hukukun, adaletin kalmadığı adil yargılamanın olmadığı bir ülkede cezaevleri ağzına kadar dolar. Zalimlerin egemen olduğu bir ülkede iyi insanların yeri maalesefki cezaevleridir! Haksız yere ağır cezalara çarptırılan masum insanlarla dolu Türkiye Cezaevleri en ağır hak ihlalleri ile meşhurdur. Son 6 ayda 30’dan fazla psikolojik ve fizyolojik sıkıntı kaynaklı ölüm tespit ettik. Bu sayı tüm gizlemelere rağmen bizim tespit edebildiğimiz bir sayıdır ve şu anda dünya rekorudur. Buna ağır hastalığından dolayı koğuşlarda çile çeken insanlar dahil değildir! Sağlık hakkı ihlalleri bir insan olarak uğranılan en büyük hak ihlalidir!

     OHAL Döneminde Türkiye cezaevlerinde rekor sayıda hamileler, bebekler ve çocuklu anneler olmuştur. Cezaevinde doğum sancıları çekip, hastaneye son anda yetiştirilen kadınlar, doğum sonrası hemen cezaevine götürülen anneler ve düşük tehdidi olmasına rağmen tutuklanıp bebeğini kaybeden kadınlar çok ağır insanâ dramlara maruz kalmıştır. Anne baba tutukluluklar hakkında yasal bir düzenleme teklifi bizzat iktidar partisi tarafından engellenmiştir. Zalimlik ve vicdansızlıkta had safhaya ulaşan iktidarın suçları saymakla bitmez.

     Ege ve Meriç’te zulümden kaçarken hayatını kaybeden bebekler, çocuklar, kadınlar ve yaşlılar unutulmaz hüzün öyküleridir! Sadece KHK’lıyı değil eşini ve çocuklarını da hedef alan ve nesli kurutmayı amaçlayan uygulamalar bir soykırım pratiğini göstermektedir.

     20. yüzyılda Almanya’da Yahudi olmak neyse, 21. yüzyılda Türkiye’de KHK’lı olmak odur.

Solverwp- WordPress Theme and Plugin