YitenCANlar

Nur Hayat Seven

Doğum tarihi: 

Vefat tarihi: 

Vefat sebebi: 

Mesleği:

80 Yaşında

17 Ocak 2021

Gaybubet-Hastalık

Ev hanımı

yiten canlar

Oğlunun bile aylar sonra öğrendiği şehrin ücra bir köşesinde defnedildi!

Ahmet Kurucan

(İlahiyatçı-Yazar)

Takvimler 17 Ocak 2021 Pazartesi’ni gösteriyor. Ülkemizden 10 bin km uzaklıkta damarlarımızdaki her bir damla kanın duyduğu vatan, anne-baba, eş-dost-akraba ve arkadaş hasretini yeniden yaşamaya başlayacağımız sabahın erken saatlerinde bir vefat haberi ile uyandık. Hocaefendi’nin ablası dünya sürgününü tamamlamış ve ahiret yurduna göç etmişti. Nerede mi?

     Doğduğu Korucuk köyünde, büyüdüğü Alvar köyünde, gençlik zamanlarını yaşadığı Erzurum’da ya da yaşlılık döneminde taşındığı Turgutlu’da değil. Ya nerede? Kimselerin bilmediği, hapisten çıkan büyük oğlunun bile aylar sonra öğrendiği, büyük bir şehrin ücra bir köşesinde. 7 yıl olmuştu böylesi bir hayat yaşamaya başlayalı. Zalim devletin zulmünden kaçıyordu. İşkencenin sıradanlaştığı polis karakollarından ve polislerden kaçıyordu.

     Önüne konan boş dosyalara bile 6 yıl 3 ay diye başlayarak cezalar öneren savcılardan kaçıyordu. Savcının emirber neferi gibi hareket eden ‘siyasetin köpeği’ hakimlerden kaçıyordu.

     Yıllar ve yıllar boyu elinden gelen her türlü izzetüikramı yaptığı, nice nice iyiliklerde bulunduğu komşularından kaçıyordu.

 

ÖMRÜ MADDİ VE MANEVİ IZDIRAPLA GEÇTİ


     İyi ki de kaçıyordu ve kaçabiliyordu. Halbuki 80’ine dayandığı bu yıllarda tam da dinginliğe ihtiyacı vardı. Ömrü maddi manevi istiaplarla geçmişti zira. Yüzündeki kırışıklıkların her biri yılların verdiği yorgunluğun izini üzerinde taşıyordu. Kronik hastalıkları, sürekli doktor gözetimi altında bulunmasını gerektiriyordu.

     Günde üç öğün avuç avuç kullandığı ilaçlar zaten bunun ispatıydı. Ama heyhat!

     Ne yapmıştı bu 80 yaşındaki kadın?

     Neydi suçu ki bir eşkıya gibi takip ediliyordu devletin güvenlik kuvvetleri tarafından?

     Polisi, jandarması, istihbaratı, savcısı, hakimi neden el ele vermişti?
Devleti mi yıkacaktı?   

     Topluma mı bir zarar vermişti? Birisini mi öldürmüştü? Kamu malından mı çalmıştı? Hırsızlık mı yapmıştı? Rüşvet mi almıştı?

     Görevini kötüye mi kullanmış ve onu devlet, millet aleyhine olacak şekilde suistimal mi etmişti? Uyuşturucu mu satmıştı? Kaçakçılık mı yapmıştı? Gerçekten ne yapmıştı da böylesi amansız bir takibin muhatabı olmuştu?

     Bunları yapsaydı böyle takip edilir miydi?

     Tabii ki hayır. Bunların hiç birini yapmamıştı. Yapsaydı böyle takibe maruz kalmazdı.

 

RABBİM ALLAH DEDİĞİ İÇİN

 

     Aksine O, ömrünü Allah’ın rızasını kazanma istikametinde geçirmişti. Kur’an’ın çizdiği sınırlar onun kırmızı çizgisiydi. Peygamber sünneti hayatının olmazsa olmazıydı. Alnı secdeden kalkmayan, dilinden duası dur olmayan bir insandı. “Rabbim Allah” diyor ve başka bir şey demiyordu. Ama bütün bunlara rağmen kendisinin bile bilmediği, anlatıldığında anlamadığı ve anlam veremediği çok büyük bir suçu vardı. Bu suç, onu katil olmaktan, hırsızlık yapmaktan, rüşvet almaktan, uyuşturucu satmaktan, kaçakçılığa bulaşmaktan çok daha kötü bir yere taşıyordu ve böyle takip edilmeyi hak ediyordu.

 

ERDOĞAN REJİMİ VE PAYDAŞLARI, GÜLEN’İ SEÇTİ

 

     Onun suçu Erdoğan ve paydaşlarının otoriter rejimi oturtmak için kurban olarak seçtikleri Gülen Cemaati’nin fikri önderi Fethullah Gülen’in ablası olmaktı. Bundan daha büyük bir suç olur muydu?

     Bugünleri kitap sayfaları arasından okuyup öğrenecek gelecek nesillere armağan olsun şu sözlerim; Erdoğan Türkiye’si Firavun’un Hz. Musa kavmine yaptığı gibi “Rabbim Al- lah” diyen insanların öldürüldüğü, hapishanelere konulduğu, işkencelere maruz bırakıldığı ve saymakla bitiremeyeceğimiz vahşiliklerin yapıldığı, daha da kötüsü bu kötülüklerin sıra- danlaştığı bir Türkiye’ydi. Nur Hayat Seven Hanımefendi son nefesine kadar bunu yaşadı, umarım sizler böylesi bir ülkede yaşamazsınız.

Solverwp- WordPress Theme and Plugin