Selda Akbaş
(Eşi)
Eşim, Habip Akbaş Özel Harekat Polisi olarak görev yapıyordu. 21 yıl görev yapmış. Bunun neticesinde onlarca takdir ve taltif almış başarılı bir polis memuru iken bir gecede yayınlanan KHK ile görevinden ihraç edildi ve tutuklandı. 21 ay hukuksuz bir şekilde cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildi.
Çalışmak için çaldığı tüm kapılar yüzüne kapanıyordu. Uzun aramaları sonucunda özel bir şirkette çekici şoförlüğüne başladı.
Bu yaşadıklarını hazmedemiyor, sürekli ne olacak endişesi taşıyordu. Kafasında binbir düşünce ile hiç bilmediği bir işi yaparken, kullandığı araçla geçirdiği feci bir trafik kazası sonrası, cezaevinden çıktıktan 4.5 ay sonra geride 3 yetim evlat ve yaralı bir eş bırakarak ruhunu Rahmana teslim etti.
Eşimle ilgili duygularımı yazılara yansıtmak elbette zor. Yine de paylaşayım…
Yârim, zevcim, sevdiceğim gelsen; beni yalan, zalim dünyadan alsan…
Ebedi alemdeki o güzel diyarlara, en sevgiliye götürsen… Sen yanımdayken, bu zalim dünyada bile her yer, her şey güzeldi.
Sen gittin, dünyamın rengi de gitti.
Bizler ömrünü ahirete dönük yaşayan kullarız. Birbirimizi seçme, sevme sebebimiz, mutlu etmeye çalışmamız hatta gücenme, küsmelerimiz bile O’nun rızasına endeksliydi.
Ebedi yârim, ciğerparem; Rabbim seni bana sevdirdi, sen bana Rabbimi tanıttın. Yaradılanı, yaradanımı bana sevdirdiği için seni daha çok sevdim.
BU DÜNYADA EN BÜYÜK NİMETİM SENDİN
Seni çok özlüyorum. Rüyalarıma geldiğinde nasıl seviniyorum bilsen… Görmeyince de kendime küsüyorum. Gelsen; beni teselli etsen, ‘‘Allah izin verdikçe hep yanındayım, sabret!‘‘ desen. Biliyor musun? Bazen dünyaya dalıyor, konuşup gülüyorum. Sonra pişmanlıkla kızıyorum kendime, çok güldüğüm zaman içim acıyor.
Yemek yerken aynı masada seninle yemeklerimizi hatırlıyor boğazımdan zorla yuvarlıyorum lokmaları. Hiçbir şey tat vermiyor.
Gelsen, cennet nimetlerini birlikte yiyeceğimizin müjdesini versen bana…
Araba ile yolculuk yapmak bile hüzünlendiriyor. Senin yan koltuğunda oturarak yaptığım uzun yolculuklar düşüyor zihnime, hatıralar boğazımı düğümlüyor, ağlıyorum.
Gelsen Habip’im; “Burada ağlamalar yok, hep güleceğiz.” müjdesini versen yorgun kalbime…
Çocuklarımıza bakınca, hem hüzün hem de korku kaplıyor içimi. Emanetlerimizi sensiz büyütürken çok zorlanıyorum.
Nasıl davranacağımı bilemiyorum.
Gelsen yarîm, anlatsan onlara; “Helal daire keyfe kafidir. Siz sadece kendi sorumluluklarınıza asılın!” desen, “Bu kötü zamanlar geçecek, Allah’ın rızası istikametinde, vatanınıza hizmet eden çok iyi insanlar olacaksınız!” deyip teselli versen…
26 YIL ÖNCEKİ SATIRLARINLA BENİ TESELLİ ETTİĞİN CÜMLELER
Sevgine, şefkatine öyle ihtiyacım var ki. Eski mektuplarınla teselli buluyorum. 1996’da bana yazdığın satırları buraya da bırakıyorum.
“Dedim ki kendime, bu ihlas, bu samimiyet, bu sadakat, bu gayret, bu şevk benim Seldam’da olduğu müddetçe, değil bu fani dünya hayatında bir ömür, bizim Selda’mla birlikte ebediyete, saadet-i dareyne, elemin, kederin olmadığı bir yere, sadece zevklerin, güzelliklerin, iyiliklerin olduğu bir diyara kadar devam edeceğimiz arzusunda ve ümidindeyim.‘‘
Bense Habib’im, senin o hayal ettiğin cennet yamaçlarında bizleri beklediğin ümidinde ve kavuşma arzusundayım.
Rabbimden duam odur ki hayırlı bir ömür sonunda hayırlı ölümle cennetinde buluştursun bizleri. Vuslatımız yakın gurbetimiz kısa olsun. Rabbimin sensiz takdir ettiği ne kadar zaman var ise kolaylıkla geçirsin inşallah.
Son sözüm siz değerli kardeşlerime; eşlerinizle birbirinizi çok sevin. Sadece sahip olduğunuz dünyalık güzelliklerle değil, ebedi alemde de sizi eş kılacak hasletlerinizle sevin.
Dünyalık, ufak tefek meselelere takılmayın.
Birbirinize gücenmeyin, kızmayın. Birbirinizle konuşup dertleşebilmenin, birbirinize sahip olmanın kıymetini bilin. Muhabbetle, vesselam…