Dr. Erkan Sezgin
(Em.Müdürü, Devre arkadaşı)
Polis Koleji’nde tanıma şerefine erdim Zeki Güven’i, henüz 14 yaşındayken. 8 yıl aynı sınıfta okuduk.
Henüz çocuk yaşlardaydık tanıştığımızda ama o çoktan olgunlaşmıştı.
Polis memuru bir baba ve ev hanımı bir annenin en büyük oğluydu. Onu her zaman ağırbaşlı ve beyefendi tavırlarıyla tanıdım ve hep öyle hatırlıyorum. İsmiyle müsemma biriydi ancak bunu hiç belli etmezdi.
1992’de Polis Akademisi’nden devre birincisi olarak mezun oldu. Hukukçu eşi Sevda Hanım’la olan 23 yıllık birlikteliklerinden Ahmet Zihni ve Zehra isimli iki mütebessim evlat dünyaya geldi.
BİR FACİAYI ÖNLEYEN POLİS ŞEFİYDİ ZEKİ MÜDÜR
Daha önceki görevlerindeki başarılarından dolayı Ankara istihbarat şubeye tayin edildi.
Domuz bağı ile insanları katleden Hizbullah Örgütü’nü, 2001 yılında icra edilen operasyonla çökerten ekipteydi.
Zeki Güven, 2002 yılında Ankara’daki ‘Telekulak Skandalı’nı gün yüzüne çıkaran polis şefiydi. 2007 yılında 500 kg. patlayıcı yüklü aracın ele geçirilmesini sağlayıp, büyük bir faciayı önleyerek önemli bir başarıya imza atmıştı. 17-25 operasyonları sonrası şark görevini Şırnak’ta tamamladıktan sonra Bolu’ya atandı.
Önleme amaçlı yapılan telefon dinlemelerinden dolayı gözaltına alındı, sonra serbest bırakıldı. Ancak ülkedeki demokrasi ve hukuk düzeni askıya alınmaya başlanmış. Uzun yıllar Ankara istihbarat şubesinde görev yapmasından dolayı çok şey biliyordu.
Oklar, Zeki ve onun gibi başarılı polislere dönmüştü. Bunun üzerine kendisi kaçak hayatı yaşamak zorunda kaldı. Bu dönemde babası Necati Amca vefat etti ve maalesef cenazesine dahi katılamadı.
Rejimin polisleri Zeki’yi yakalayabilmek için, kalabalık bir grupla cenaze evi ve defin alanını ablukaya aldılar. Taziye için eve gelen araçları ve komşularının evlerini dahi aradılar.
ZEKİ MÜDÜR’E OLAN HUSÛMETİ AİLESİNDEN ÇIKARDILAR
Cenaze baskınına katılan Terörle Mücadele Şube Müdürü, Zeki’nin hâkime eşine; “Kocan nerede? Söyle ona, gelip teslim olsun, rezillik çıkmasın” deme alçaklığını dahi göstermişti.
Zalimin zulmünden korunmak için evlat ve aile hasretiyle yıllarca bir kaçak olarak yaşadı.
22 Mayıs 2018’de gözaltına alındı. Düşmanlıkları bununla da kalmadı. Eşi de hedef oldu ve onunla aynı kaderi yaşamaya başladı. Son dönemlerinde eşi onu hiç yalnız bırakmadı ve birlikte yakalandılar. Sincan F-Tipi Cezaevi’nde tek kişi olarak tutulduğu koğuşunda yalnızlığa mahkûm edilmişti.
BİR TEK CANIMIZ KALDI
Zekinin şahsi Twitter hesabından paylaştığı son mesajı: “Dün mesleğimiz elimizden alındı, bugün özgürlüğümüz. Geriye bir tek canımız kalıyor.” Ve onu da aldılar. 1 Temmuz 2018 günü Allah’a yürüdü. Zeki’nin şüpheli ölümü gariplikler ile doluydu.
Vefat haberi ailesinden önce Sabah Gazetesi İstihbarat Şefi Abdurrahman Şimşek’e servis edilmişti. Şimşek özel twitter hesabından, Zeki Müdür’ün kalp krizinden vefat ettiğini duyurdu. Havuz’un muhbirinin daha sonra sildiği tweetinden 11 dakika sonra, devre arkadaşımız, Zeki’nin ailesini arayarak vefattan haberlerinin olmadığını öğrenmişti.
Ailesi de cezaevini arayıp iddiayı araştırdıklarında, cezaevi yönetimi Zeki’nin bir kalp krizi geçirdiğini beyan etmişti. Ancak “Sizin bundan nasıl haberiniz oldu?” diyerek şaşkınlıklarını ifade etmişlerdir. Yapılan otopside, vefat sebebinin kalp krizi olduğuna Ankara Adli Tıp Kurumu değil, bulguların gönderildiği İstanbul Adli Tıp Kurumu karar verdi. Halbuki Zeki’nin kalp rahatsızlığı ile ilgili ailesinin dahi herhangi bir bilgisi yoktu. Savcı kovuşturmaya gerek olmadığı yönünde karar verdi ve konuyu kapattı.
Avukatının Sulh Ceza Hakimliğine itirazı da reddedildi. Anayasa Mahkemesi’ne başvuruldu, ancak olumsuz cevap alındı. Ama konu, hak ihlali gerekçesiyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşındı. Bu cinayetin sonucu bekleniyor.