YitenCANlar

cemal ussak

Cemal Uşşak

Doğum tarihi: 

Vefat tarihi: 

Vefat sebebi: 

Mesleği:

1953

25 Ağustos 2016

Sürgünde kanser

Gazeteci Yazar

yiten canlar

Cemal Uşşak’tan mektup var: Asıl endişem, kendimden öte ülkemin hazin durumu

Cemal Uşşak

(Gazeteci-Yazar)

     Cemal Uşşak, aslen Rizeli ama 1953 Bursa Orhaneli’nde doğdu. Yüksek İslam Enstitüsü’nde eğitimini tamamladı.

     Devletin ve özel sektörün farklı noktalarında çalıştı. 63 kişilik ‘Akil adamlar’ listesinde de yer aldı. Tedavi için çıktığı ülkesine bir daha geri dönemedi.

     Dosyasında ele avuca gelen bir şey yoktu. Ancak kin ve nefret, hukuku esir almıştı. Dolayısıyla ülkesini çok seven Uşşak da niceleri gibi vatan hasretiyle 25 Ağustos 2016 tarihinde dünya sürgününü tamamladı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın son başkanı olarak tarihe geçen Cemal Uşşak, yakın dostu Hasan Cemal’e şöyle bir mektup kaleme alır:

     (Sevgili meslektaşım ve dostum Cemal Uşşak’tan mektup var. Bana yazdığı mektubu aynen köşeme alıyorum.)

      Sevgili Hasan Cemal,

      İçinde bulunduğum durum ve memleket ahvali üzerine kıymetli vaktini alarak birkaç kelâm ile hasbihal etmek isterim.

      Sizin de pekiyi bildiğiniz gibi en hafif ifâdesi ile ülkemiz bir Akıl Tutulması döneminden geçiyor. Hatırlarsanız Zatınız da, bendeniz de ve birçok (farklı kesimlerden) kalem ve kelâm erbabı ilk iki iktidar döneminde Avrupa Birliği reformlarını hararetle savunup ülkemize aktaran… Ülkenin tüm vatandaş- larını Kürdüyle-Türküyle, Alevisiyle-Sünnisiyle, Müslimiyle-Gayrimüslimi’yle herkesi kucaklayan… İnsan hakları ve özgürlükler altında atılımlar yapan… O AKP iktidarını gönülden desteklemiştik.

 

SİZİ BİLMİYORUM AMA BEN HİÇ PİŞMAN DEĞİLİM!


     Sizi bilmiyorum ama ben o dönemle ilgili yazıp konuştuklarımdan dolayı hiç de pişman değilim.

     Ne olduysa, AKP iktidarı, vesâyeti yendiğine kani olduğu 2010 yılından itibâren oldu. Artık, İstanbul İl Başkanı’nın aleni ifâdesiyle, inşâ döneminde “birlikte oldukları” liberallere ve başkalarına ihtiyaçları yoktu. Memleket yönetimine dâir her şeyi bilen onlardı(!) Kimsenin aklına da ihtiyaçları yoktu.

     Maalesef; Türkiye’nin dışarıdan görünen manzarası şudur:

     Düzen vermeye kalktığımız ama her teşebbüsümüzde hezimetle karşılaştığımız otoriter Ortadoğu ülkelerine erişmeye (!) “birkaç gömlek”lik mesâfe kaldı.

     Siz benden iyi biliyorsunuz ki başta Can Dündar, Erdem Gül, Hidayet Karaca, Mehmet Baransu ve hepsinin adını anamadığım için kusura bakmamalarını dilediğim birçok meslektaşımız (30’dan fazla olduğu söyleniyor) parmaklıklar arkasındadır.

     Birçok meslektaşımız ve vatandaşımız Cumhurbaşkanına ‘hakaret’ten yargılanıyor.

     Bendeniz bir Cumhurbaşkanı hakkında bunca hakaret davası açıldığını hatırlamıyorum. Eğer bu davalar gerçekten ‘hakaret’e dayalı ise sormak gerekmiyor mu, bu kadar insan Cumhurbaşkanına niye hakaret ediyor diye?

     Malumunuz olduğu üzere, iktidar her rejimde var. Meşru ve gerçekçi muhalefet ise sadece demokrasilerde var.

     Merhum Bediüzzaman Said Nursî’nin deyimiyle, “meşrû muhalefet” ise “muvâzene-i adâlet’tir.”

     Eskiden ağır-aksak, kör-topal da yürüse bir hukuk devletimiz vardı.

     Şimdi ona da aldırış eden yok.

     Sizler gibi dostlarımın mâlumu olduğu üzere, iki seneye yakındır kanser tedâvisi görüyorum. Hakkımdaki yakalama kararını işittiğimde de tedâvimin bir devamı olarak yurt dışında bulunuyordum.

     “Terör örgütü üyesi” imişim. Tıpkı Can Dündar ve diğerleri gibi. Sizin de, benim de elimizde kalemden, dilimizde kelâmdan başka bir şey yok. Ancak, parmaklıklar arkasında bulunan meslektaşlarımızın da bendenizin de önemli bir suçu(!) var: Bir nebze muhalif olmak.

     İki yıla yakın bir süredir devam eden kanser tedavim sırasında ölüm denilen o kaçınılmaz gerçeğe defalarca yaklaştığımı hissettim.

 

KANDIRILMIŞ HİSSEDİYORUM!

 

     Asıl endişem, kendimden öteye ülkemin maruz kaldığı hazin durumdur.

     Yaşım itibarıyla; 12 Eylül darbe dönemi hariç, muhalefete ve eleştiriye bu kadar tahammülsüz bir iktidarı hatırlamıyorum.

     Sizin, benden iyi bildiğiniz Kürt Sorunu’nun bugün geldiğimiz noktaya evrilmesinde bence Kürtlerin tarihte bilmem kaçıncı defa aldatılmış oldukları duygusunu yaşamalarının önemli etkisi vardır. Kim ne derse desin; Kürtle- rin “kahir ekseriyeti” barış ve huzur istiyor.

    Sadece Kürtler mi? Karadeniz kökenli bir babadan ve Türkmen bir anadan doğan bendeniz kendimi kandırılmış hissediyorum.

    R.T. Erdoğan’ın yasaklı döneminde, ken- disinin seslendirdiği “Bu şarkı burada bitmez!” şiirinin sözlerini biraz değiştirmek gerek: “Bu şarkı burada bitmemeliydi!”

     Ülkemizi getirdiği durum bir iktidar uğruna değer miydi?

 

yiten canlar

Solverwp- WordPress Theme and Plugin