Recep Atıcı
(Öğretmen)
Sosyal medyaya; “15 Temmuz’dan sonra başlatılan cadı avında KHK ile mesleğinden ihraç edildikten sonra yakalandığı kansere yenik düşen öğretmen Cafer Bayram, ders verdiği okulun bahçesinde tabutu musalla taşı yerine sıraya konarak son yolculuğuna uğurlandı.” ifadesi düştü.
Cafer öğretmen de, gaspedilen mesleğinin elinden alındığı kurumun bahçesinde ebedi istirahtgâhına uğurlandı.
“Vasiyetimdir beni öğretmenlik yaptığım okula, musalla taşı yerine okulumun sıralarına koyarak, toprağa teslim etsinler” demişçesine son yolculuğuna vazife yaptığı okuldan ve kendisi gibi KHK’lı kader arkadaşları tarafından uğurlanmış. Sosyal medyada Cafer öğretmenin kısa tarihçe-i hayatı şöyle yazılmıştı:
Babası, böbrek yetmezliği nedeniyle onun doğumundan 3 ay önce vefat eder. Cafer Bayram ve kardeşini annesi tek başına sırtının teri hiç kurumadan türlü sıkıntılarla okutur.
Bu yüzden Cafer, öğretmenlik sınavını kazandıktan sonra tercihini memleketine yapar.
İHRAÇ OLDU, NİŞANLISI TERK ETTİ
Görev yaptığı okulda parmakla gösterilen Cafer öğretmen artık vakti geldi diyerek sevdiği kızla nişanlanır. Şeb-i Arus’a ramak kala 15 Temmuz tiyatro darbe girişimi olur. Bunun sonucunda başlatılan cadı avı ile çiçeği burnunda Cafer öğretmen mesleğinden ihraç edilir.
Kızın aile tarafı bu durumu kaldıramaz. Ve nişanlısı da onunla evlenme fikrinden cayar.
Cafer öğretmen, dibine kezzap dökülmüş gül fidesi gibi yavaş yavaş sararıp solmaya başlar. Adeta “Sen de mi Brütüs?” dercesine gölgesine sığındığı son çınar ağacı da devrilir.
Hanımı vefat edince “Her yer karanlık mahşer mi Ya Rab!” güftesini yazan Abdülhamit Han gibi Cafer öğretmene de bütün yer yüzü kapkaranlık hale gelir. Ardından köyüne, kendisini hayata bağlayan annesine döner.
Ancak köyünde de ‘terörist’ nazarıyla bakılınca bunu hazmedemez ve bütün bütün gam ve kedere boğulur. ‘Ben yoruldum hayat’ türküsünün sözlerinde denildiği gibi;
“Ben yoruldum hayat gelme üstüme,
Diz çöktüm dünyanın namert yüzüne,
Gözümden, gönlümden düşen düşene,
Bu öksüz başıma gözdağı verme!” dese de dünya onun üstüne üstüne gelmeye devam eder. Bütün bu olup bitenlerden sonra evinden çıkamaz hale gelen Cafer öğretmen, kanser hastalığına yakalanır. Bu amansız hastalığa kendisi çok ilerlemeden vakıf olsa da yaşama ümidini yitirmiştir artık. Dolayısıyla bu hastalığını yakın akrabalarına dahi söylemez.
SON SÖZLERİ: BEN ÖĞRETMENİM
Cafer Öğretmenin, hastanedeki solunum cihazındayken ki son sözleri ise; “Ben öğretmenim!” olur. Hastalığını son evresinde öğrenen halası ise durumu şöyle anlatır:
‘‘Biz öğrendiğimizde hastalığı son evresindeydi. Doktorlar; ‘artık yapacak bir şey kalmamış’ dediler. ‘Oğlum, niye bize söyleme- din?’ diye söyleyenlere; ‘Ben zaten yaşamak istemiyorum’ diye cevap verdi.”
Giresun’da kanser tedavisi gördüğü hastanede dünya sürgününü tamamladığında henüz 36 yaşındaydı Cafer öğretmen. Cenaze namazı Giresun’da Süttaşı İlkokulu’nun bahçesinde kılındı.
Zulüm ve zalimler, cadı avıyla bu süreçte yüzlerce öğretmeni öğrencilerinden kopardılar.
Verilen resmi rakamlara göre 40 binin üzerinde öğretmen, can suyu olan sınıflardan ve zil seslerinden mahrum edildiler.
‘Yavuz hırsız gibi ev sahibi Cafer Öğretmen gibi, binlercesinin evini, yuvasını yurdunu bastırmıştı, hoyratça ve ahlaksızca.
Ve bu iki günlük dünyada, zalimlerin hükümferma olduğu bir rejimde, nice Cafer’ler, Orhan’lar, Esma’lar, Gökhan’lar, Emin’ler, Fuat’lar, Bekir’ler, Halil’ler, Mustafa’lar, Önder’ler, Özgür’ler, Rukiye’ler, Şerif’ler, Sultan’lar ve niceleri, diz çökmediler günümüzün namertlerine ve bu namert dünyaya…
Mekânın cennet olsun Cafer öğretmenim…