Emin Köseler
Emin Köseler, Eskişehir’de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği yapıyor- du. 2016 yılında yapılan soruşturmalar
kapsamında tutuklanarak cezaevine gönderildi. KHK’yla ihraç edildi. Tutuklandığında
yeni doğmuş bebeğinin kırkı çıkmamıştı. Baba- sız büyüyen yavrusu görüşlerde onu tanımadığı için ağlıyordu.
Ebubekir Altay
Ebubekir Altay ve Zeynep Altay, Türkiye’den dünyanın farklı coğrafyalarına dağılan genç öğretmenlerden ikisiydi.Dünyanın en zorlu coğrafyası Afganistan’a gittiler. Hizmet Hareketi’ne ait okullarda öğret- menlik yapan Altay çiftinin burada bir kızları dünyaya geldi. Kızlarının sağlık problemlerini Afganistan’da aşamayınca daha 2 yaşındayken Türkiye’ye göndermek zorunda kaldılar.
Deniz Hakan Şen
H
Bir temmuz günü işten çıkarıldığında büyük
akan Şen, Dumlupınar Üniversite- si’nden mezun oldu ve ilaç firmaların- da çalışmaya başladı.
bir firmanın İstanbul Bölge Müdürü’ydü. Çocuklarının şefkat dolu biricik babası
Hakan Şen tutuklanarak cezaevine gönderildi. Tutuklanmadan önce hiçbir rahatsızlığı
bulunmadı eşimin. Yaşadığı stresten dolayı kansere yakalandı. Doktorların bile “Neye üzüldü bu gencecik adam bu kadar’’ diyerek hastalığının büyüklüğünü dile getirdi.
Maalesef gencecik yaşta Hakk’ın Rahme- tine kavuştu.
Caner Durukan
Cemaat soruşturmaları kapsamında 2017 yılının ortalarında tutuklanan ve Nevşehir Cezaevi’nde 1 yıl kalan Caner
Durukan, 2,5 yıldır bağırsak kanseri tedavisi görüyordu. Durukan’ın tedavisi cezaevinde geciktirilince tümör karaciğerine sıçramıştı.
Evli ve iki çocuk sahibi Durukan, Kayse- ri’nin Develi ilçesinde görev yaparken Ekim 2016’da ihraç edildi. Durukan’ın ailesine söyle- diği son sözleri “Hayatımda yanlış yapmadım, yanlış insanlarla birlikte olmadım, tanıdığım insanlar pırıl pırıl, ahirette de onlarla olmak iste- rim. Ölümden korkmuyorum, masum insanların aklandığı gün bir değil bin Caner feda olsun. Allah’tan gelen baş göz üstüne” oldu.
Memnune Örer
Rahmetli eşim Memnune, küçük bir köyde 4 çocuklu bir anne babanın evladı olarak dünyaya geldi. Yaşadığı
coğrafya çetin ve zordu, okumaktan başka bir çaresi yoktu. Zorlu şartlarda okullarını bitirip üniversite sınavında Edebiyat Fakültesini ka- zandı. Bitmesine bir yıl kala; anneciğinin vefat acısını yaşamasına rağmen, okuldan başarılı bir şekilde mezun oldu. Mesleğini çok seviyor ve başarılı bir öğretmen olarak öğrencilerine özveriyle ders anlatıyordu.
Habip Akbaş
Eşim, Habip Akbaş Özel Harekat Polisi olarak görev yapıyordu. 21 yıl görev yapmış. Bunun neticesinde onlarca
takdir ve taltif almış başarılı bir polis memuru iken bir gecede yayınlanan KHK ile görevinden ihraç edildi ve tutuklandı. 21 ay hukuksuz bir şekilde cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildi.
Rukiye Öztürk
Tıp birincisi doktorun Silivri Cezae- vi’nde intihar ettiği iddia edilmişti. Harran ovasının, efsaneye göre Adem ile Havva’nın yeryüzüne ayak bastığı ilk toprak ve İbrahim Peygamberin doğduğu yer olarak kabul edildiğini biliyor muydunuz? Belki de bu yüzden adını İbrahim koydular.
Özgür Doğan
Özgür Doğan, 43 yaşında ve 3 çocuk babası olan Edebiyat Öğretmeniydi. Mart 2019’da akciğer kanseri teşhisi konulduğunda hukuksuzca tutukluydu. 31 Temmuz 2019’da İzmir Katip Çelebi Araştırma Hastanesi’nde kemoterapi almaya başlamıştı. Uzun uğraşlar sonucunda 13 Eylül 2019’da tahliye edildi. Ama artık çok geçti. Kanser 4. evreye gelmişti.Yaşanan zulmü şu ifadelerle dile getirmiş- tim: “Hastanede hücre gibi bir odada kaldı. 66 kilodan 53 kiloya düştü. Bir kere bile halinden şikayetçi olmadı ama en son mektubunda ‘Susuz kalmış bir balık gibiyim.” diyordu.
Birol Dikyurt
Birol Dikyurt, fakir bir ailede yetişmişti. Bir yandan yıllarca esnaflık yapmış, bir yandan da talebe okutmuş yüce yaratı-
cının rızasını kazanmak için hizmet etmişti. Kendisine teklif edilen milletvekilliğini
elinin tersiyle itmişti. Türkiye’de yaşanan sıkıntılı süreçten ilk etkilenenlerden biriy- di. Bütün mal varlığına darbeden önce el konulmuştu. Bu yiğit adam, bir gece vakti, canından çok sevdiği ülkesinden çıkmak zorunda kalmıştı.
Cürüm kötüdür, ama adaletsizlik cürümden de beterdir
Konu Türkiye Cumhuriyeti olduğu zaman, zulmün pek bitmediğini görüyoruz. Bu sadece bugünkü Hizmet
Hareketi’yle ilgili olan kısım değil, bugün de altı çizilen bir şey var. Cemaatler değil, aynı zaman- da akademisyenler, sanatçılar, askerler, polisler, devlet memurları yani Cumhuriyet tarihinin belki de görüp göremeyeceğimiz en büyük karşı devrimiyle karşı karşıyayız.