Muhsin Ahmet Karabay
(Gazeteci - Yazar)
Mela Huseynê Batêyî (1417-1495), Hz. Muhammed’in doğumunu anmak için Kürtçe “Mewlûdu’n-Nebi” adlı eserini yazarken, 6 asır sonra birinin bu eserinden dolayı hapse atılacağını muhtemelen düşünmemişti.
Ali Boçnak, doğuda yıllarca medresede Kur’an ve dini ilimler eğitimi aldı. Bundan dolayı medrese tedrisatından geçenlere verilen sıfatla anılmaya başlandı: Melê Ali.
Kendi çabasıyla Kürtçe okuyup yazmayı öğrendi. Kürtçe şiirler yazmaya ve yaşı da kemale ermeye başladıktan sonra yeni bir unvanla çağrılmaya başlandı. Apê Ali.
Şiirlerine, hayata dair her şeyi konu etti. Kimi zaman köyünde akan dereyi, kimi zaman kırlarda gezerken gördüğü çiçeği, kimi zaman da insanlarına reva görülen haksızlıkları.
Zaten Apê Ali’nin başının derde girmesi de bu yüzden olacaktı. Gördüğü kötülükleri eliyle düzeltmeye yetecek gücü yoktu. Bunları diliyle düzeltme yolunu seçti. Şiirlerini bunun için yazdı. Ne var ki “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin” sözünün doğruluğuna inandığını söyleyen muktedirlerin ölçüleri farklıydı.
HAKSIZLIĞA KARŞI TAVIR KOYDU APÊ ALİ
Onlara göre tek doğru vardı: Kendi bildikleri. Kendi iktidarlarına payanda olmayan her şey yanlıştı ve bir kıymeti yoktu.
Haksızlıklara karşı koyduğu tavır, Apê Ali’nin yolunun Kürt hareketinin siyasi yapısıyla kesişmesini sağladı. 1991’de Halkın Emek Partisi ile (HEP) başlayan süreç Barış ve Demokrasi Partisi’ne (BDP) kadar kopmadan devam etti.
Bu yakınlıktan dolayı güç odakları ona beklenen yaftayı yapıştırmada gecikmediler. “Sen PKK’lısın” dediler. Kürt siyasi hareketinin içinde yer aldığı için böyle anılan ilk kendisi değildi. Mücadele etmek, hayatı mücadeleye dönüştürmek bu coğrafyanın bir gerçekliğiydi. Her mücadeleyi bir tohum ekmek gibi görenlerdendi. Bu tohumların bir gün özgürlük çiçeklerine dönüşeceğine yürekten inanıyordu.
Kimi zaman mitinglerde Kürtçe şiir okuyup katılımcıları coşturdu, kimi zaman taziye evlerinde o yanık sesiyle aşir okuyup dua etti. Kürtçe mevlit okudu. Toplum içinde saygı gören, söylediği dinlenen biriydi.
KÜSKÜNLERİ BARIŞTIRIR, KAN DAVALILARA ARACILIK EDERDİ
Dini bilgisi ve hayatın içinden gelen birikimiyle küskünleri barıştırır, kan davalarının bitirilmesine aracılık ederdi. Sevilen, saygı duyulan biri olmak bu coğrafyada suçtu. “Hem Kürt siyasi hareketinin içinde yer alması, hem dindar olması” adının en tehlikeli suçlular arasına yazılmasına neden oldu.
Ali Boçnak’ı ölüme götüren süreç, 2009 yılında KCK operasyonları kapsamında tutuklanmasıyla başladı. Sonra serbest bırakıldı. Hakkındaki açılan dava devam ettirildi ve 7 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasına bir de Kürtçe mevlit okuduğu için “dini istismar” suçu eklendi. Okuduğu mevlit, “örgüt propagandası” sayıldı.
Yerel mahkemenin verdiği mahkumiyet kararı, 2012 yılında Yargıtay tarafından onandı. Ali Boçnak bir süre kaçak yaşadı. 2017’de tutuklayıp Ağrı Patnos L Tipi Cezaevi’ne attılar. Çetelerin, hırsızların, kadın tacizcilerinin serbest bırakıldığı bir ülkede Ali Boçnak için artık ölüme giden yolculuk başlamıştı.
Beyin damarlarında tıkanıklık vardı, nefes darlığı çekiyordu, böbrek yetmezliğinden muzdaripti ve ileri derecede prostatla başı dertte idi. Avukatı 76 yaşındaki hasta müvekkilinin tahliyesi için defalarca başvurdu. Ancak, zulmün hukuk organına dönüşen Adli Tıp Kurumu “cezaevinde kalabilir” raporu verdi.
Ağır hastalıklarından dolayı çektiği sıkıntıları uzun süre ailesinden gizledi. Yaşadıklarını, 23 Eylül 2020’de ölümünden 40 gün öncesine kadar ailesinden gizlemeye çalıştı. Bağımsız koğuşa geçmemesini örgüt üyeliğinin sürdüğüne gerekçe gösterip Apê Ali’yi ölüme gönderdiler. Öldü ama adaletsiz, hak tanımaz rejim, Melê Ali’nin yakasından el çekmedi, peşini bırakmadı. Son vazifesinde de rahat verilmedi. Ali Boçnak’ın cenazesi polis ablukasında defnedildi.